19 Nisan 2024
  • İstanbul13°C
  • Ankara20°C

GENÇLİK ÇALIŞMALARI

Erol Ermiş

03 Kasım 2018 Cumartesi 10:35

28 Şubat Postmodern Darbesi'nden sonra en çok gençliği ihmal ettik. Millî Türk Talebe Birliği, Akıncılar Derneği, Millî Gençlik Vakfı geleneği 28 Şubatla birlikte kesintiye uğradı. Ak Parti ile birlikte canlanması beklenirken Ak Parti, parti gençlik kolları dışında, uzun süre eskiden gelen geleneğe rağbet etmedi. Camianın diğer bileşenlerinin gençlikle ilgili çalışmaları ise dar çevrelerde kaldı, yaygınlık kazanamadı. 

Neden böyle oldu sorusunun kuşkusuz birden fazla cevabı var. Ancak biz en önemlisinin üzerinde duracağız. Ak Parti, o zamanki adıyla Gülen Cemaati-Hizmet Hareketi (kısaca Cemaat) yakınlaşması, gençlik çalışmalarının Cemaat'a bırakılmasına neden oldu. Bunun doğal bir sonucu olarak gençliğin manevî eğitimi de Gülen Grubu'nun eline geçmiş oldu. 

Epeyce bir zaman durumun bugünkü noktalara kadar geleceğini pek az kimse görebildi. Onlara da fazla kulak asan olmadı. 28 Şubatın en sert biçimiyle yaşandığı günlerde bile bugünkü adıyla FETÖ'nün üzerine gidilmedi. Aksine camianın bütün bileşenleri ezilirken bunların âdeta önü açılmıştı. Ak Parti ile birlikte camianın kahir ekseriyeti çocuklarını bunların eline verdi. FETÖ, on yıl gibi bir sürede devleti bütünüyle ele geçirecek bir güce erişti. Güçlendikçe Ak Parti için de tehdit olmaya başladı. 2012 MİT kriziyle birlikte Ak Parti, FETÖ'ye mesafe koymaya başladı. Sonrasında Dersane krizi patlak verdi. Dersaneleri kurtaramayacağını anlayan FETÖ, 17, 25 Aralık 2013 tarihlerinde yargı darbesi yapmaya kalkıştı. Bu kalkışmanın hemen akabinde Ergenokon, Balyoz vb davalarda FETÖ parmağı, hattâ FETÖ kumpası olduğu bütün çevreler tarafından anlaşılmaya başladı. Bilindiği gibi FETÖ, son hamlesini 15 Temmuz 2016 tarihinde Darbe ve İşgal girişimiyle yaptı, milletten cevabını aldı. 

Özellikle Dersane Krizi'yle birlikte Camia, FETÖ'yü iyiden iyiye sorgulamaya başladı, bunlarla yol yürünemeyeceği anlaşıldı. Bunun üzerine çocukların bu yapıya emanet edilmesi süreci de sona ermiş oldu. Camianın adı var kendi yok STK'ları canlanmaya, yenileri kurulmaya başladı. Ne var ki çok geç kalınmış, 16-17 yılda birkaç kuşak hebâ olup gitmişti. 

Bir şey ne kadar ihmal edildiyse orada o kadar çok kayıp var demektir. O zaman en fazla önem ve değer atfedilmesi gereken, en çok ihmal edilen olması gerekir. Camiamızda en fazla kitleye(gence) ulaşma potansiyeli olan sivil toplum örgütlerimiz henüz 4-5 yaşındadır. Camiamızın bütün gençlik örgütleri tabiki göz bebeğimizdir. Hepsinde de FETÖ sonrasında gözle görülür bir canlanma oldu. Hepsine destek olmak en önemli meselemiz olmalıdır. Yoksa 16 yılda elde edilen maddî-manevî kazanımlar akamete uğrayacak, bunca emek ve mücadeleye yazık olacaktır. 

Birkaç şey de, "doğru gençlik çalışması nasıl yapılır" sadedinde söylemek isterim. 

Önceki gençlik çalışmalarında en büyük yanlışımız; fazla sloganik, heyecanı yüksek, donanımı zayıf, güncel ve politik olana aşırı angaje, geleceği kurgulamada-strateji geliştirmede yetersiz, kitle içinde güçlü, bireysel manada zayıf, kolay yönlendirilebilir... bir gençlik yetiştirmemizdi. Kısaca her bakımdan donanımlı lider gençler yetiştirmekte yeterince başarılı olamadık. 

Geldiğimiz noktada heyecanlı, adanmış bir o kadar da bilimde ve maneviyatta donanımlı gençler yetiştirmeye gayret etmeliyiz. Onları öyle yetiştirelim ki ideolojik dinazorlar, dinle imanla aldatan şarlatanlar, değer istismarcıları onları bir daha kandıramasın. 

İmam Hatip okullarımıza değer verdiğimiz kadar diğer okullarımıza da değer vermeliyiz. Hatta daha fazla değer vermeliyiz. Kanaatimce oralardaki çocukların/gençlerin daha fazla ilgiye, desteğe ihtiyacı var. 

Gençlik çalışması yapanlar, gençliğin sorunlarına duyarlı, onların sorularına tatmin edici cevap verecek ehliyette olmalıdır. Bu alanda biraz sıkıntımız var. Gençlerden bizim zamanımızdaki gençlik gibi olmalarını, bazen bir yaşlı gibi davranmalarını bekliyoruz. Beklentimize cevap alamayınca da gençliğin bozulduğu kolaycılığına kaçıyoruz. 

Gençliğin yetiştirilmesinde aile olarak da ihmalimiz var. İşe güce öyle bir dalıyoruz ki bütün sorumluluğumuzu okula ya da sivil topluma devrediyoruz. Hâlbuki çocuğun yetişmesinde hem okulla hem de gençlik örgütleriyle sıkı temas halinde olmamız gerekiyor. 

Gençlik çalışmasında kitap okumayı işin merkezine koymuyor/koyamıyorsak yanlış yapıyoruz demektir. Gençleri dolgu malzemesi olarak görmemek gerekir. Emredilene koşulsuz itaat eden bir gençlik yetiştirmekten kaçınmalıyız. Gerektiğinde tek yumruk olmayı bilen ancak yanlışa yanlış diyebilen, özgüveni yüksek bir gençlik yetiştirmeye odaklanmalıyız. Yoksa tektip yani mankurt yetiştirenlerden hiçbir farkımız kalmaz. 

Gençleri çağın bilimi ile donatırken bilimi putlaştırmamayı da öğretmeliyiz. Bilimi, teknolojiyi tüketen değil, üreten bir zihniyete sahip olmalarını sağlamalıyız. Her şeyden önemlisi teknoloji bağımlılığından uzak bir gençlik için çalışmalıyız. 

Bazı vakıf, dernek, STK, cemaat, oluşum vb adına her ne derseniz, sanki günümüzde ve bu dünyada değil de 500 yıl öncesinde ve başka bir evrende yaşar gibi bir hal içindeler. Günümüzün sorunlarına, yaşanan sıkıntılara, çekilen çilelere, dünya mazlumlarına, dünyanın gidişatına, oynanan oyunlara, egemen güçlerin zulümlerine, hatta büyük doğal afetlere son derece duyarsız bir tavır sergiliyorlar. Hal böyle olunca yaşanan bunca şeye karşı İslâmî bir duruş gösteremedikleri gibi yaşadıkları ülkenin gündemi ve geleceği ile de ilgili değiller. Varsa yoksa kendi yapıları, onun dışında dünya yansa çok da umurlarında değil. Böyle yapılar adam yetiştirse ne olur, yetiştirmese ne olur. Bir de kendileri dışında herkesi yanlış ve batıl üzere görmezler mi?! Gençlikle ilgileniyoruz, adam yetiştiriyoruz diyen bu kişilerin tuzaklarına düşmemek gerekir. 

Eğer İslâmî bir gençlik yetiştirme iddiasındaysak İslâmî ilimleri en az temel düzeyde özümsetmek gerekir. Bütüncül bir İslâmî anlayış yerine İslâmın sadece bir alanına yoğunlaşıyorsak diğer alanları başka anlayışlar dolduruyor demektir. Böyle bir anlayış konjonktürel savrulmayı beraberinde getirir, hak ile batıl birbirine karışır, ortada bir dava filan kalmaz. 

Bir de çok ihtiyacımız olan kavramlarınız var: Feraset, basiret, irfan, hikmet, diğergamlık, tevazu, takva, itidal, azim, tedricilik...

Camianın tüm bileşenlerine bir çağrıda bulunuyor ve diyorum ki gelin gençlik çalışmasını bütün çalışmalarımızın başına koyalım. Ancak böyle yaparsak Büyük Türkiye idealini hayata geçirebiliriz. 

Allah'ım bize yolunda mücadale etme gücü ver, çoluk çocuğumuzu senin yoluna zıt bütün zararlı cereyanlardan koru.