19 Nisan 2024
  • İstanbul13°C
  • Ankara14°C

TOPLUMUN SOLMAYAN GÜLLERİ

Edib Ahmet Ceylan

13 Mayıs 2018 Pazar 17:50

Bugün ülkemizde terör ve şiddet eylemleri, trafik canavarı yetersiz beslenme ev ve iş kazaları, sağlık hizmetlerinin yetersizliği, doğuştan engelli kalma gibi birçok sebeplerden dolayı, engelli kervanına yeni engelliler katılmak suretiyle, engellilerin sayısı milyonlarla ifade edilir hale gelmiştir. Bu sebeplerden dolayı, bir yılda savaş meydanlarında ölen insanların sayısı kadar insan ölmekte veya sakat kalmaktadır.

Engelli bireylerin varlığı insanlık tarihi kadar eskidir. Tarihi vetire(süreç) içinde özürlü kavramına farklı manalar yüklenmiş ve buna paralel olarak da özürlüler toplumsal hayatta farklı muamelelere tâbi tutulmuşlardır.

“Engelli” kavramı; Doğuştan veya sonradan, herhangi bir hastalık veya kaza sonucu, bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal, duyusal ve duygusal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan bireydir.

İnsanların çoğu sağlıklı bir şekilde dünyaya gelirken, bazıları da engelli olarak doğmaktadır. Bazı kimseler de sağlıklı bir şekilde doğmakla beraber, hayatının sonraki bir döneminde değişik sebeplerle engelli duruma düşebilmektedir.

İnsan ister sağlıklı ister engelli olsun her insan, Allah'ın yeryüzünde yarattığı en kıymetli ve en değerli varlıktır. Yüce Rabbimiz Kur’an’da; “Biz hakikat insanı en güzel bir biçimde yarattık” (1) buyurmaktadır. Bu yönü ile insan, saygı ve hürmete layık bir varlıktır.

Bugün sağlıklıyız, yarın ne olacağımız belli değil. Yarın bir kaza sonucu, engelli kalabiliriz. Allah korusun.

Aslında bütün insanlar engelli veya potansiyel engellidir. İnsanın engelli olması sorun değildir. Sorun; insanın sevgi ve hoşgörü engellisi olmasıdır.

Bu konuda hiçbir kimsenin garantisi yoktur. Onun için sakat kalmadan önce sağlığımızın kıymetini bilmeliyiz. Engellilere de gerekli kıymeti vermeliyiz. Bu konuda sevgili peygamberimiz (s.a.v) biz insanları uyarmaktadır.

“Bir insan bir insanı doğuştan veya başka sebeplerden dolayı sakat olması nedeniyle kınar, küçük görür veya aşağılarsa, kendisi de onun gibi olmadan ölmez.” (2)

Biz de o insanlar gibi olmak istemiyorsak, onu küçük görmemeli ve toplumdan dışlamamalıyız. Peygamberimiz (s.a.v) , engellilerle ilgilenmiş, onlara güçlerinin yetmediği alanlarda görev vermemiş, yeteneklerine göre kamu alanında görev vermiş, topluma kazandırmaya çalışmış; Engellileri bir dilenci kitlesi ve sürekli insanlara muhtaç bir tabaka olarak görmemiştir. Peygamberimiz (s.a.v), sağlıklı insanların engellilerle ilişkilerini yönlendiren ahlaki düzenlemelerde de bulunmuştur.

Nitekim görme engelli bir kimseye yol göstermeyi, sağıra ve dilsize söz anlatmayı sadaka olarak telakki etmiştir. (3) Engellilik, insanın kendi tercihi değildir.

Bütün insanlar toplumdaki sağlıklı insanları gibi güzel olmak ister. Fakat bu durum onların elinde değildir. İnsanlarımız insanların dış görünüşüne baktığı gibi bir de ruh güzelliğine de bakmalıdır. Çünkü bedensel yönden güzel olduğu halde topluma zararlı olan milyonlarca insan vardır. Çünkü Toplumda engelli olduğu halde ruh güzelliği güzel olan ve topluma faydalı olan binlerce insan vardır.

Engelliler için engelli yaşam parklarında engellilerin dini ihtiyaçlarını giderebilmek için imam Hatip-vaiz görevlendirilmiş olması güzel bir başlangıçtır. Fakat engellilerin ameli konulardan daha önce inanç ve iman noktasında eğitimleri gereklidir. Daha sonra ameli konularda eğitilmeleri uygun olacaktır. Bu konuda engeller arasında proje yarışmaları yapılarak onları Hac ve Umre gibi ödüllerle ödüllendirilebiliriz.

Engellilerin maddi ihtiyaçlarının giderilmesi yanında onların manevi ihtiyaçlarının da giderilmesi şarttır. Ülkemizde engellilerin maddi ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda oldukça büyük mesafeler kat edilmiştir. Ama manevi ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda aynı şeyleri söyleyemeyiz. Bu konuda; Peygamberimizin müezzini “İbn Ümmi Mektûm” bir örnektir.

Peygamberimizin müezzini ve birçok kez Medine'de vekilliğini yapmış olan “İbn Ümmi Mektûm” örneği, engellilerin İslamiyet'teki konumuna sık sık “model” olarak zikredilmesine rağmen iş teoriden pratiğe geçince “modellik” derin bir unutkanlığa, yok saymaya dönüşmektedir. İnşallah zamanla bu konuda da gerekli mesafeyi alırız diyelim konuyu zamana bırakalım.

"insanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışında kadın-erkek, engelli-engelsiz, küçük-büyük herkese, eşrefi mahlûk olarak kim yaratıldıysa, ona hizmet vermek şattır. Bu konuda Yunus umuz;

“Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü.” dememiş midir?

Her engellinin bir hikâyesi vardır. Ama bu engelli olmanın yaşam tarzını engellememelidir.

Bu dünya fanidir!

Cenabı Allah Ahirette bedensel güzellik değil, ruh güzelliği arayacaktır. Mükâfat görende, eziyet çekende bedenimiz değil ruhumuz olacaktır. Beden ruhun ahretteki yaşamı için bu dünyada bir vasıtadır. Yanlış olanı değil, doğru olanı tercih edelim. Onlara her zaman yardım elimizi uzatalım. Güler yüzümüzü ve yardım elimizi onlardan eksik etmeyelim.

Engelliler için bazı kurallar

1) Toplumda bazı kazalar, karşılaşılan olumsuzluklar ve kişinin engelleri

işledikleri bir suça karşılık verildiği yargısı kesinlikle yanlıştır.

2) Engelliler, engel durumuna göre diğer bütün insanlar gibi görev ve

sorumluluk yüklenirler. Akıl hastaları hukuken ve dinen sorumlu değillerdir. Ancak kesinlikle insanlık dışı muameleye tabi tutulamaz.

3) Engelliler için maddi ve manevi her türlü destek fert, toplumun ve devlet

sorumluluğudur ve sadakadır.

4) Engelli olarak doğacağı kesin olan bir çocuğun ana rahminde yok edilmesi

(annenin sağlık/hayati tehlikesi bulunması dışında) kesinlikle yasaktır(haramdır)

Engellinin yüreği, bahar dalının üstündeki çiğ damlası gibi temiz ve narindir.

Çünkü o hayatın girdaplarını yaşamın mucizevî bir şey olduğunu çok iyi bilir. Engelliliğin ne olduğunu kitap sayfalarından okuyanlar bilmez onu yaşayanlar bilir. Toplumda yaşayan engelliler hiçbir zaman engelli oldukları için üzülmemelidir.

Engelli; toplumun dikensiz gülleridir

Engelliler; görmezler ama görünmez değiller

Engelliler; senede bir kez değil, her gün hatırlanmalıdır.

Asıl engellilik karamsarlıkla birlikte engellere boyun eğmektedir.

Bu dünyada, engellilerin ayrı bir dünyaları yoktur. Bu dünya hepimizindir.

Çünkü İnsanın engelli olması dünyanın sonu değildir.

Engelli olmak toplumda ne idüğü belirsiz insanların yanında suç olabilir. Ama gerçekte hiçte öyle değildir. Devletimiz de engellilerin sorunlarını tutarlı uygulamalarla çözmeye çalışmalı, engelliler için sağlıklı, kalıcı politikalar izlemelidir. Engellilere örgütlenme hakları verilerek yardım edilmelidir. Engellilere muasır devletlerin baktıkları gibi, bakmalıdır.

Engelli olma, dünya adına bir kayıp ve noksanlık gibi gözükse de sabredildiği ve isyan edilmediği takdirde, hem kendisi hem de ona yardımcı olanlar için ahirette çok büyük mükâfatlar kazandıracaktır.

Bugün toplumda engellilere diyorlar ki;

Konuş, Nasıl konuşsun?

Dil bağlı, dudak bağlı.

Yaşa diyorlar, nasıl yaşasın?

El bağlı, ayak bağlı.

Kalk git diyorlar, nasıl gitsin?

Kapı bağlı yol bağlı.

Bu izahlardan sora

Toplumun gönül erleri kimlerdir?

Toplumun gönül erleri, sevginin büyük gücü olan yardım elini Engellilere uzatandır. Engellilere ana baba gibi, kol kanat gerenlerdir. Engellilere yardım eden insanlar, gönlünü insanlığın hizmetine verenlerdir.

Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, sağlık ve sıhhat büyük bir nimettir. Allah'tan af ve afiyet istemek de Müslüman olmanın gereğidir. Ancak, bu dünya âhiretin tarlası olması itibariyle, bir imtihan yeridir. Hasta ve engelli olmak bir imtihan unsuru olduğu gibi, bir hasta ve engelliye bakmak zorunda olmak da imtihanın bir parçasıdır.

Bunun için engelli kardeşlerimizin yaşama sevincini yitirmeden mutlu bir yaşam sürmeleri için çaba göstermenin, devlet ve toplum olarak hepimizin görevi olduğunu bilmeliyiz.

Engeller, mutlu ve huzurlu bir aile ortamında aşılabilir. Gerek doğuştan, gerekse sonradan ortaya çıkan engellilik durumu çalışmaya, üretmeye ve başarıya asla engel değildir. Asıl engellilik aklını, gönlünü, elini ve dilini, şefkat ve merhamete kapatmaktır.

“Engelliler Günü ”nün engelli insanlarımızın problemlerini çözmeye yönelik çalışmaların, başarıya ulaşmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Bu itibarla basmakalıp duygu ve düşüncelerden uzak, ilmin ışığında engellileri artan değil, eksilen bir ülke, dileği ile mutlu neşeli sağlıklı günler dileğiyle.

Kaynaklar

(1)Tin Süresi Ayet 4

(2) (Tirmizi, Kıyamet, 53, Nö: 2507; Beyhaki, Şuabu'l-İman, 5/315, Nö.: 2778; bk: Keşfu'l-Hafa, 2/265)

(3)İbn