24 Nisan 2024
  • İstanbul24°C
  • Ankara26°C

MODERNİZM

Coşkun Otluoğlu

15 Ocak 2018 Pazartesi 10:39

Nietzsche, “İlerleme yalnızca modern bir düşüncedir, fakat yanlış bir düşüncedir.” diyerek modernleşmenin temel ilkelerinden biri olan ilerlemeye karşı çıkmıştır.

İlk bakışta tuhaf gibi duran bu düşünce karşısında son yüzyılda yaşananlara bakıldığında Nietzsche’ye hak vermemek mümkün değildir. Çünkü günümüz insanının mutluluğu ilerlemeyle dolayısıyla da modernleşmeyle yakalayıp yakalayamayacağı bir tartışma konusudur.  Çünkü modernizm, gündelik hayatın içinde “insanı” yok etmiş ve insanın yaşantısını zorlaştırmıştır.

Bir Batılı aydın ve sanatçı olarak ilerlemenin tabii soncundan müteessir olan Andre Gide Afrika topraklarına basınca yeniden dünyaya geldiğini söyler. Ünlü Alman şair Goethe de İtalya’ya varınca: “Nihayet doğdum.” diye bağırır.

Bu iki örnekte de yapay olandan tabii olana kaçış, yani tabii olanın içinde kendini bulma hali görülmektedir. Bayram tatillerinde İstanbulluların Anadolu’ya akın ettikleri gibi.

Bu nedenle modernizenin vardığı sonuç bugün tartışılmayacak kadar kötüdür. Bilim, sanat, siyaset alanındaki özgürlükler ve her şeyin ortak amacı ‘ilerleme’ ve insanın özgürleşmesini hedeflerken, bunun sonuçlarına bakıldığında ilerlemenin insanlığı mutluluğa götürmediği açıkça görülmektedir.

Zulüm, sadece bir insanın başka bir insana yaptığı eziyet değildir. Zulüm, aynı zamanda insanların hayat ile mücadelesinde modern dünyanın onun karşısına diktiği büyük sorunlardır. Bazılarının daha fazla kazancı uğruna masum insanların gıdalarıyla oynanması, bitkilerin ve besinlerin kimyasının bozulması, daha fazla tüketim oluşsun ve üretim ve pazarlama sahiplerinin daha büyük kazanç elde etmeleri için tüketimin hızlandırılmasıdır.

Tüketimin hızlandırılmasıyla insanın sağlığını bozacak her türlü risklerin göze alınmasıdır. Her riskin bir felaket doğuracak olmasıdır. İnsanın topraktan uzaklaştırılarak, konut adı altında betonlara hapsedilmeleridir.

Binlerce insanın modern evler denilerek betonların, binaların içine yığılmaları; ekonomik konut adı altında küçük dairelere sıkıştırılmalarıdır. Toplu taşıma araçları denerek sabah akşam insanların araçlara eşya gibi istiflenmeleri, tabii hayattan uzaklaşıldığının en göze çarpan örnekleridir.

Savaşlarda daha fazla silah tüketilsin ve ülkeler savaş sanayisine daha fazla bütçe ayırsın diye milyonlarca insanın öldürülmesine seyirci kalınmasının yanında bir başka acı da bu savaşların istenmesidir. Bosna, Afganistan, Irak ve Suriye’de milyonlarca öldürülen insanların ne için öldürüldüğünün başka bir açıklaması yoktur.

Modernlikte amacın rasyonellik, özgürlük, evrensellik, hümanizm ve aydınlanmadır. Aydınlanma inanca karşı bilgiyi, dine karşı bilimi ön plana alan düşünce sistemidir. Modernize aydınlanmayı esas kabul eder.

Akıl ve bilim ilerlemenin aracıdır. Genel ahlaksal anlayışlar ve ilkeler artık geçerliliğini yitirmiş, şartlar çağın gereklerine göre faydacılığı ön plana çıkarmıştır. Güç, her türlü ilkeyi ve değeri gerektiği yerde alt üst etmiş, dinden sonra bilimin egemenliği de yıkılmıştır.

Sonuçta insanı mutsuzluğa ve ölüme götüren bir hümanizm, insanı inançsızlaştırarak yalnızlaştıran bir bilgi, evrensellik uğruna dünya çapında bir büyük köy oluşturan yenidünya düzeni, özgürlük adı altında anarşi, tüketim ekonomisi ile ülkeler arası alış verişinde Amerika Doları ile köleleştirdiği halk yığınları “ilerlemiş” olduklarını sanarak korkunç bir mutsuzluğa doğru evrilmişlerdir.

İlerlemenin sonucu olarak bugün market reyonlarına dizilmiş paket paket besinler, dolup taşan hastaneler, akşam haber bültenleri ile gazetelerin üçüncü sayfa haberleri ve en küçük tatil anını fırsat bilerek Anadolu yollarına dökülen İstanbullular, modernizmi eleştiren Nietzsche’yi sanırım haklı çıkarmaktadır.

 

 

 

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.