28 Mart 2024
  • İstanbul21°C
  • Ankara18°C

İHTİLÂF/İSTİŞARE/ÖZ ELEŞTİRİ YAHUT NEREDE DURULMALI?

Coşkun Otluoğlu

27 Nisan 2020 Pazartesi 13:13

İmam Gazâli, insanların uğraş alanlarını dört hal üzerine sınıflandırmış, bu dört halin dışındakileri - Allah korusun - helâk olanlardan ve şeytanın bağlılarından saymıştır.

            Özet olarak bu dört hali sayacak olursak;

  1. İlim öğrenmeye kudreti olanlar,
  2. İlim tahsiline güç yetiremeyenlerden kalbe galip gelecek ibadet ve zikirle meşgul olanlar,
  3. İnsanların rahatını temin eden bir işle meşgul olanlar, (Âlimlere, fakirlere hizmet etmek gibi.)
  4. Kendisinin ve aile efradının nafakasını ziyadeleştirmek için çalışmakla meşgul olanlar.

Benim alanım olmamakla birlikte bu hususla ilgili yazı yazmaktan anlayışınıza sığınırım. Zaten ilahiyatçıların ilgi alanına giren bu konulardan söz etmek yerine, Gazâli’yi okurken yukarıdaki dört halden ilki, yani “ilim öğrenmeye kudreti olanlar” -ki biraz da edebiyat sahasını ilgilendiriyor- ile ilgili okuyucularımla sohbet etme gereği duymuş bulunuyorum.

Gazâli (Allah ondan razı olsun), ilim öğrenmeye kudreti olanlarla ilgili açıklamalarında yüzyıllar ötesinden bizlerin öz eleştiri yapmamızı sağlayan ifadelere yer veriyor:

“Eğer o ilim tahsili âhirete faydası varsa o ilim, dünya rağbetini zayıflatan, âhiret sevgisini artıran, amellerin kusurlarını ve âfetlerini gösterip ihlâsa çağıran ilimlerdir. Ama mücadele, ihtilâf, kıssa (hikâye), seci (vezinli) ve güzel inşa ilimleriyle karışık olan bütün ilimler dünya hırsını artırıp kalpte haset ve övünme tohumunu meydana getirir.”

Yukarda eleştirilen hususların başında mücadele gelmektedir. İnsanın insana tahakkümünün birinci nedeni egodur. Yani ben diğerinden daha üstün olmalıyım. Bunun için her şey mubahtır. Hatta zulüm bile. Ego bunu söylemiyor mu? Böyle bir tahakküm kurulmamış mıdır?

İkincisi ise ihtilaftır. Bu ihtilaf Hazreti Peygamberimizin (s.a.v):

“Ümmetimin ihtilâfı rahmettir.”

Hadis-i şerifindeki manasıyla ele alınmamıştır. Çünkü Hadis-i şerifteki ihtilâf olumlu manadadır. Mevzu hak namına ihtilafsa, farklı görüş, düşünüş ve farklı yorumlarda bulunma daha iyiyi ve daha doğruyu bulmaya yöneliktir.

            Bununla beraber Müslümanlar aynı esas ve gerçeklere inanmakla birlikte müstakil şahsiyet ve hür düşünme yetisine sahip inanmış kimselerdir.

            Müslümanların bu özellikleri bakımından istişare yoluyla herkes samimi fikirlerini ortaya koyduklarında ihtilaftan gerçek bir sonuç çıkar. Eğer böyle olmazsa İslam düşüncesi ve medeniyeti gelişim gösteremezdi.

            Menfi manadaki ihtilaf ise çekişme, kavga ve taassuptur. Çekişme, kavga ve taassup; düşmanlığı, düşmanlık da bâtılı doğurur. Neticede yine ego devrededir. Taraflar, kamplaşmalar, zıtlaşmalar ve nihayet nefis ön palana çıkınca gerçekler, ameller, hedefler ve varılması gereken menzil unutulur.

İnsanı gerçeklerden uzaklaştıran, Allah ile arasına setler çeken her güzel gibi gösterilen şey, insanın egosunu ön palana çıkaran ve benliğin yarıştığı bütün ilimler, insanı oyalamaktan öteye götüremez.

İnsan ruhunun, duygusunun, bedeninin ve yaşantısının doyumu, yaratıldığında kendisine üflenen sır ile yakından ilişkilidir. Bu doyum yine tabii olan o sırra uygun hal, tavır, duruş, yaşayış velhasıl hayatın içende olan insanın var olmasıyla mümkündür.

Sahte ve sanal bir yapaylık; insanı, rüzgârın önündeki kuş tüyü gibi oradan buraya savurarak insanın ömrünü bu yapaylıkta tamamlamaya mahkûm eder.

 

 

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.