18 Nisan 2024
  • İstanbul16°C
  • Ankara21°C

”EĞİTİME DESTEK” İÇİN AKREDİTE OLMAK MI GEREKİYOR?

Talat Yavuz

10 Mayıs 2021 Pazartesi 17:55

Ülkemizde biri İstanbul diğeri Ankara’da olmak üzere iki kaçak Fransız Okulu var. Bu okullar hiçbir mevzuata uymuyor ancak öğrencilerinin yüzde yetmişi Türk öğrenci. Ülkemizde olmasına rağmen Fransa’daki bir okulmuş gibi diploma veriyorlar. Tamamen denetim dışı olan bu okullardan mezun olan öğrenciler YÖS’e (Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı) girerek, üniversitelerin özel kontenjanından, yüzde yirmi beş puan avantajıyla yararlanarak eğitimlerine haksız şekilde devam ediyorlar.
Bakanlığın verdiği özel okul teşvikinden yararlanmak isteyen öğrenciyi, marka değerini düşüreceği için kabul etmeyen okul zincirlerimiz var. Eğitim politikalarına en üst düzeyde yön verebilen, yıllık kontenjanının yüzde ellisini üst düzey bürokratların çocuklarına ayırabilen, 15 Temmuz’dan sonra gücüne güç katan, binlerce öğrencisi her yıl 120 soruda 117 net ortalama çıkarabilen, lobileri çok güçlü okullarımız var.
Monşerlerin ve beyaz Türklerin, kendi çocukları için eğitim problemini çözdüğü bu okulların çok uzağında ise; sistemi, müfredatı, sınavı, yöneticisi, işletmesi ile deneme tahtasına dönen devlet okullarımız var. Bunca çabaya, yatırıma ve beklentiye rağmen, eğitim sistemimizin bir türlü çözülemeyen problemleri ortada duruyor. Nesiller harcamaya devam ediyoruz.
Bu tablodan hareketle, FETÖ sonrası çocuklarımızı dinine, devletine, milletine sadık, şahsiyetli bireyler olarak yetiştirebilmek için devletimizin en üst düzeyde başlattığı seferberlikte birçok kurumumuz inisiyatif alarak, belli bir iş bölümü etrafında bir araya geldi. İmam Hatip Platformu olarak başlayan seferberlik, son bir yıldır Eğitime Destek Platformu (EDP) olarak polemiklerden uzak hizmet üretmeye çalışıyor.
Çok önemli çalışmalar yürütülüyor. Yurt ve kamp hizmetleri, seminerler, burslar, yarışmalar, yurt dışı öğrenciler, 4-6 yaş eğitimi, karakter eğitimi çalışmaları, teknoloji takımları, birçok alanda kurulan kulüpler, oluşturulan kaynaklar, geliştirilen materyaller vs.
Bu çalışmalar birilerini rahatsız etmiş olmalı ki, EDP’e sistematik saldırılar başladı. Sözcü Gazetesi’nden Saygı ÖZTÜRK, Türk Eğitim Sen Genel Başkanının sosyal medya paylaşımlarını da alıntılayarak, “Gelişmeler, okulların anahtarlarının gelecekte bu vakıflara, derneklere bırakılacağını gösteriyor. Şaşırmayın ve dikkate alın.” diyerek aklınca cepheyi genişletmeye çalışmış.
Sivil toplum temsilcilerinin yönettiği toplantıda bürokratlar pasif kalıyormuş, müftüler çok konuşuyormuş, mensubiyetler üzerinden gidiliyormuş ve her kesim dâhil edilmiyormuş, bakanın bu toplantılardan bilgisi var mıymış, ülke bu yüzden 15 Temmuz’da bedel ödemiş…
Şimdi bu arkadaşlara önce birkaç kelam edelim, ardından da birkaç soru soralım:
EDP’i oluşturan kurumlar bu işleri yeni yapmıyor, aralarında altmış yıldır eğitim hizmeti üreten kurumlar var. Bu kurumlardan her biri bu ülkenin değerlerine bağlı, derdi davası olan kurumlardır. Sırası geldiğinde bedel ödemişlerdir. Devlet nedir, adap nedir en iyi bilen insanlardır. Yokluk zamanlarında yola çıkmış, sonradan eklemlenmemiş, onur ve haysiyet timsali insanlardır.
Sözcü’yü bir kenara bırakarak, karanlıkta gürültü çıkaranlara soralım:
15 Temmuz gecesi, meydanlarda canı pahasına mücadele eden EDP mensuplarına, devlet adabı, mensubiyet, milli irade, kökü dışarıdakilere karşı durma konusunda ders vermek, iki yüz elli şehit verdiğimiz o gecede; “Bir Cumhurbaşkanı, halkı sokağa çağırıyor, çok yazık.” diye paylaşım yaparak, gecenin rengini bekleyenlere mi kalmıştır?
Asıl rahatsız olmanız gereken tablo yukarıda özetlediğim tablo değil midir? Bu konularla ilgili bir eleştiriniz var mıdır? Bir kesim her türlü imkânı kullanırken, dezavantajlı kesimlere imkân sunmak için seferber olanları, 15 Temmuz göndermesiyle eleştirmek size mi kalmıştır, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Neden rahatsız oluyorsunuz? Başarılı olan İHL öğrencileri mi sizi tedirgin etti? Yoksa size rağmen bürokrasinin milletle bütünleşmesinden mi rahatsız oldunuz? “Bu toplantılardan bakanın bilgisi var mı?” diye sorarak neyi amaçlıyorsunuz? (Bakanın bilgisi var mı bilmiyorum ancak, Cumhurbaşkanımızın bilgisi var, onu biliyoruz.)
Anlaşılan şu ki bazıları bir türlü sivil olmayı beceremeyecek ve bu tür çalışmaları sürekli tehdit olarak görecek. Sendika olarak kendilerine biçtikleri rol ve durdukları yer yanlış olunca, her defasında duvara toslamaları kaçınılmaz oluyor.
Eğitime destek olmak için sendika görünümlü derin yapılar nezdinde akredite olmak veya izin almak gerekmiyor. Sivil toplum istediği toplantıyı yapar, istediği bürokratla çalışır, ziyaret eder, davet eder. Bütün okulları ve bütün çocuklarımızı kuşatacak çalışmalardan rahatsız olanlar öncelikle kendilerini sorgulasınlar.